İnsan, hayatının farklı evrelerinde farklı biyolojik, fiziksel, ruhsal ve sosyal değişim ve dönüşümler yaşamaktadır. Bu dönüşümleri biz farketsek de etmesek de olmaktadır ve normaldir. Arkadaşlarımız veya dostlarımız zaman zaman bu değişimleri bize farklı yönleri ile farklı ifadelerle söylerler.  Bu ifadelere kulak kabartmalı ve anlamaya çalışmalıyız zira insan kendisinde meydana gelen olumlu veya olumsuz değişimleri başkaları kadar objektif olarak farkedemeyebilir. Aslında burada temel önemli olan nokta ve sihirli kelime “değişim” dir. Hayatımızın her evresinde meydana gelen bu değişimi iyi yönetir, farkına varır ve sağlıklı bir zeminde yürütürsek daha mutlu ve başarılı bir birey olmamız kaçınılmaz hale gelir.

 

Bireysel, iş ve aile hayatında başarılı ve mutlu olmanın temellerinin çocukluk ve gençlik dönemindeki kazanımlarımızla mümkün olacağı akıldan çıkarılmamalıdır. Bütün bunların sağlanması da sağlıklı bir birey olmamıza bağlıdır. Burada sağlıktan kastımız, hastalıklı olmama hali değil sosyal, psikolojik ve bedensel olarak tam bir iyilik halinde olma kastedilmektedir. Dolayısıyla sağlıklı olmanın üç ana unsuru sosyal, psikolojk ve bedensel sağlık durumunun tam ve ahenkli bir denge durumunda olmasıdır.

 

Peki nasıl bir çocukluk ve gençlik dönemi geçirirsek biz bu üç alanda mutlu bir noktaya varırız. Bunu irdelemeden önce her yaşta insanın, zihinsel, bedensel ve sosyal olarak aktif olması, sürekli meraklarının peşinde koşması ve sürekli okuyarak araştırması, “canım bu da beni ne ilgilendirir” dememesi çok önemlidir. Aslında insanoğlunun sosyal iletişimi ve etkileşimi anne rahminde iken başlar. Anne rahmindeki bebeğin (fetus), annenin beslenmesi, güzel müzikler dinlemesi, karnını okşayarak bebeğini sevmesi ve bebeğin hareket ederek veya annenin karnını tekmeleyerek tepki vermesi bunun en heyecanlı örneklerinden bazılarıdır. Bunun diger bir örneğide annenin bazı güzel melodili müzikleri dinlemesi durumunda bu bebeklerin beyin gelişiminin daha iyi olacağı konusunda bilimsel verilerin elde edilmiş olmasıdır.

 

Bebeğin doğar doğmaz dış dünya ile adaptasyon sürecinde en önemli sosyal etkileşimi, annenin şefkat ve merhamet dolu kollarında emmeye başlaması, annenin ona mırıldanmaları, onu okşaması, sevmesi ve ellerinden tutması durumunda bebeğin sükunete ermesi en heyecanlı ve sağlıklı etkileşimin güzel örnekleridir. Bu erken sosyal iletişimlerin diger heyecan dolu örneklerinden birisi de hemen ilk aylardaki göz temasıdır. Aslında sosyal iletişimde ana kurallar olan muhatabınızla göz seviyesinin aynı olması, gözlerinin içine bakarak muhatabın dinlenmesi ve gözlerin kendisinden ayrılmadan dinlenmesi kuralları bu bebeklik döneminden başlar. Sevgi dolu göz teması bebekleri mutlu eden en önemli davranışlardan birisidir. Diğer bebeklik döneminden bize kalan önemli mutluluk ve sosyal etkileşim parametrelerinden birisi dokunmaktır. Sevgiyle el ele tutuşmaktır. Siz bir insanın gözlerinin içine bakarak, onun elinden tutup tatlı ve seviyeli bir üslupla konuştuğunuz taktirde çözümleyemeyeceğiniz bir sorunun olmayacağını bilmelisiniz. Sosyal sağlıklı olma halinin inşaasında diger önemli bir nokta kullandığınız dildir. Dilimizden çıkan her sözün anlamlı, düzgün ve kulağı tırmalayıcı olmadığı kadar karşımızdakine güven telkin edecek nitelikte olması gerekir. Kesinlikle argo kelimeler kullanılmamalı, adeta kötü kelimeleri ağzımıza aldığımız zaman ağzımızın bu kelimelerle kirlenebileceği hissiyle hareket edilmesi gerekmektedir. Konuşmak ve dil, insanoğlunun en bariz farklarından birisidir. Doğumda ağlamayla başlar, nihayet bir yaşında kelimeler anlam kazanır ve zamanla çocuklar konuşmanın keyfini çıkarmaya başlarlar. Güzel ve temiz bir dil kullanımı sağlıklı bir sosyal çevre edinmenin ana kaynağıdır.

 

Sağlıklı olmanın ana  parametrelerinden bir diğeri de psikolojik ve ruhsal olarak tam bir iyilik halinde olma halidir. Bunun da temelleri çocukluk ve gençlik döneminde atılmaktadır. Bir bebeğin ağlamasına annenin kulak kabartması, onunla hemen iletişime geçmesi, şarkılar ve ninniler mırıldanması, bebeğin elinden tutması, onunla her durumda öncelikle onunla olduğunu hissettirmesi öz güven ve sağlıklı ruh halinin temelindeki ana yaklaşımdır. Güzel melodiler, sesler ve müzik, ruhsal dinginlik açısından çok önemli olup hayatımızın dokuzuncu ayından itibaren buna tepki gösterir, mutluluk hareketleri sergileriz. Müzik, sözlerden bağımsız olarak bile güzel bir ritm ve tını sergiliyorsa güzeldir ve bizim psikolojik olarak içimizde ve gönlümüzde engin ve sonzuz bir mutluluk deryası oluşturacaktır.  Evet mutlaka hayatımızda müzik olmalı ve her gün en az yarım saat müziğin gizemli dünyasına kendimizi teslim etmeliyiz.  Okul öncesi çocukluk döneminde, psikolojik olarak sağlamlığımız ve dirayetimiz, karakterimizin oluşumu büyük oranda ailemiz ile olan ilişkilerimizle şekillenirken, okul döneminde bu şekillenmeye, okul, arkadaşlar, öğretmenler ve geniş bir çevre de katkı sunmaya başlar. Dolayısıyla okul döneminde, arkadaş seçimi, bulunduğumuz çevre, okul ve aile bireyleri ile olan  ilişkiler çok önemldir.

 

Psikolojik veya ruhsal açıdan belkide en kırlgan olduğumuz, en fazla değişim ve dönüşümün yaşandığı dönem 10-18 yaşlar arasıdır. Bu zaman dilimini adölesan dönemi olarak tanımlamaktayız ve çok hassas bir dönem olarak kendini gösterir. Artık bu dönemde dış dünya ile daha fazla temas halindeyiz. Kendimizi dış dünyaya kanıtlama eğilimimiz maksimum düzeyde olmaktadır. Karakterimize uygun sosyal çevre edinme dönemidir. Mesleki tercihlerin kafaları karıştırdığı, kafamızda adeta farklı düşünce akım sistemlerinin oluştuğu ve bunun hızlı değişimler gösterdiği fırıtınalı bir dönemdir. Yine bu dönemde ailemizden kopmak istediğimiz, kendi seçimlerimizin arkasından gitmek istediğimiz bir dönemdir. Bedensel ve psikolojik olarak değişimlerin en fazla yaşandığı dönemdir. Artık erkeklerde bıyıklar terlemekte,  kızlarda ise olgunlaşmanın ve cinsiyet karakterlerinin fiziksel özelliklerinin ortaya çıktığı dönemdir. Bu dönemin en önemli özelliklerinden birisi bireylerin, kendilerini fiziksel ve ruhsal olarak en fazla sorguladıkları dönemdir. Dış dünya tarafından beğenilip beğenilmediklerinin en fazla merak edildiği dönemdir. Bu kadar farklı fiziksel ve ruhsal dinamiklerin bir arada yaşandığı bu dönem çok önemlidir ve tercihlerimiz konusunda özenli olmak zorunluluğu vardır.

 

Sağlıklı olmanın son parametresi ise biyolojik veya  bedensel olarak tam bir iyilik halinde olma durumudur. Aslında bu anlamda sağlıklı olma durumu, bebek anne karnında iken, annenin sağlıklı beslenmesi ile başlar. Hatta bu dönemde sağlıklı olmanın kodları girilmiş olur. Anneler ve gelecekte anne adayları, gebelikte sigara, alkol, uyşturucu ve mümkün oldukça ilaç kullanımından uzak durmalıdırlar. Düzenli uyku, hafif spor ve sağlıklı beslenme hamilelik döneminde çok önemlidir. Doğum sonrasında en önemli nokta ise anne sütü tüketimidir. Ardından 6. ayda ek gıdalara geçilir, damak tadımız ve yemek zevklerimiz oluşmaya başlar. Nihayet bir yaşında sofraya oturmaya, ailemizle birlikte yemek yemeye başlarız. Biyolojik sağlığın temelini dengeli beslenme oluşturur. Mümkün oldukça üç ana, üç ara öğünle beslenmeye çalışılmalıdır. Besin öğeleri arasında bol sıvı tüketimine ek olarak, kırmız et, özellikle balık olmak üzere beyaz et, süt ve süt ürünleri, meyve ve sebzeler, her ana öğünde çorba, badem, ceviz ve fındık içi (ara öğünlerde) tüketilmelidir. Abur cuburdan uzak durulmalı. Haftada üç günden fazla tatlı tüketilmemelidir. Günlük mutlaka en az tempolu yürüme olmak üzere farklı sporlar yapılmalıdır. Her fırsatta dışarı çıkıp aktif bir yaşam sürülmelidir. Mevsime göre kıyafet giyilmeli, bedenin ritmini ve sınırlarını zorlayıcı tutumlardan kaçınılmalıdır. Her yaşta yapılması gereken aşıların olabileceği akılda tutulmalı ve zamanında yapılmalıdır.  Uyku düzeni oluşturulmalı, yaşa göre uyku süresi ayarlanmalıdır. Uykusuzluğun, ruhsal ve biyolojik dengemizi bozabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.

 

Yukarıda sağlıklı olma halinin ana hatlarını oluşturan sosyal, psikolojik ve biyolojik parametrelerin kısaca üzerinde durulmuştur. Aslında bu parametreler birbiriyle iç içedir ve pozitif veya negatif yönde doğru orantılılık gösterir. Bunu basit bir şekilde formülize edersek sağlıklı beslenme, aktif bir yaşam, düzenli uyku, mevsime gore vücut ısısının ayarlanması sağlıklı bir bünye oluşturur. Sağlıklı bir bünye ise sosyal hayattta düzgün iletişim, temiz bir dil ve dengeli bir aile ve toplum hayatı sağlayacaktır. Bunların sonucunda da sağlam bir ruh dünyası ve temiz bir gönül hayatı oluşturacaktır. Bu sistemlerin aksamadan ve ahenk içerisinde çalışması sağlam bir düşünce sistemi, geniş bir ufuk, üretken bir akıl, yapıcı ve katkı sunan, çözüme odaklı bir bireyin oluşmasını sağlayacaktır. 26.10.2014

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir